17 Temmuz 2024 Çarşamba

 


RUHUN VE GECENİN KIRMIZI ÇİZGİSİ .......!


Tüm haşmeti, albenisi ve davetkar' lığıyla ...
Tıpkı, ruhum gibi, kırmızıydı, gecenin çizgisi ....
Delip, geçerken, bedenimi , ruhumu ...
Bir bedende buluştu, ruhun ve gecenin kırmızı çizgisi ....
RUHUN VE GECENİN KIRMIZI ÇİZGİSİ .......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad/Almanya
17/07/2023- Pazartesi
Saat ; 04_04 

 


GÖK KUBBENİN, KANATLARI ALTINDA .....!

Bir bedene, sonrasında .....
An 'a, bir kaç hatta bir çok ömre, yüreğe gönle sığıp .....
Geceye, kente ve kendime sığamamış lığımda .....!
Sığacağım atlaslara yelken açmacasına, yumdum gözlerimi ...
Bıraktım kendimi, mavi boşluğa ...
Gök kubbenin, kanatları altında .....
GÖK KUBBENİN, KANATLARI ALTINDA .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
17 / 07 / 2023 - Pazartesi
Saat ; 03_50

16 Temmuz 2024 Salı

 

VEFASIZLIK GİRDAPLARINDA, YUTULUVERMİŞLİKLERDE
Sırlar vardır
O, son nefese dek saklanan ..
Son nefesler vardır, sırlarıyla verilen ve sırlarını beraberinde ebediyete götüren ...
Sırlar ve son nefesler bir ömürde,bir bedende iç içelik ve sarmallıklarda, yelken açarlar ....
O, dönülmez yolculuğa ....
Çoğu zaman, o limandan artları sıra ...
Ne mendilin, nede elin sallanmamışlığında ..
Boynu bükük ömürlerin ve ölümlerin taşıyıcılığında ..
Sessiz-sedasız, habersiz-soluksuz ...
Hatta, vedasızlıklara belenmiş yolculuklarda ..
Artlarında hüzünlenecek kimsenin olmamışlığında ..
Sessiz ve derinden koyuluverirler yolculuğa ..
Vefasızlık girdaplarında, yutuluvermişliklerde ...!
Vefasızlık girdaplarında, yutuluvermişliklerde ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
16 / 07 / 2017

Saat ; 19_44

 

SEYYAHLAR VE SEYAHATLER ...

Bilindik,bilinmedik yada öngörülemeyen bin türlü meşakkati ve sayısız tehlikeyi..
Hatta, can vermeyi göze alarak, koyuldukları çağdaşlaşma yolculuğunda …
Dünün seyyahları, adeta kuyuya düşen ay'ı çıkartma …
Kaf dağının ardındaki o, meçhul devasa cin'i …..
Olmadı, hilkat garibesi ucubeyi..
Keşif serüveninin zorluğunda, koyuldukları seyyahlık ve seyahatlerinde ..
Bin bir meşakkatle ortaya koydukları, irade ve cevher ile …
Gününe, çağına ve tarihle, medeniyetlere ışık olmuş ve yol açmışlardır …
Katkılar sunmuşlardır, insana,insanlığa ve ruhlara, gönüllere ..
Dünün mirasını, onurla devralan, bu günün seyyahları …
Bilinenden de çokça coğrafyalar, yollar ve mesafeler kat edip,atlaslar fethetmekten, çok..
Gönül ve ömür coğrafyalarında keşiflere ve o, atlasların güzelliklerine ermeye çalışmayı yeğleyip, odaklandıkları bu keşiflerde..
İnsan derinliklerinde,dehlizlerinde ve gönül otağlarında, yürek doruklarında ….
Tıpkı güneşe erme yolculuğuna koyulan, Kardelenler misali ….
Gün yüzüne ermeye çalışan değerleri ve cevherleri çıkartarak ..
Umuda, düşe ve sevince dair yeni öyküleri …
Bu öykülerin, keşfedilmeyi bekleyen kahramanlarını ….
Hayata,insanlığa ve dünyaya kazandırmayı yeğlemişlerdir ..
İlk kuşak ve şimdiki dönem günümüz seyyahlar ve seyahatleri... Adanmışlıkla taçlanan Şövalye ruhlulukla,özünde farklı dünya,iklim ve coğrafyalardaki …
Bilinen ve bilinmeyen ortak değerleri ,güzellik ve hazineleri bulma adına, yaptıkları yolculukların pek çoğunda ..
İnsanın içindeki çocuklara erişip,onların keşfinden edindikleri sır,şifre,kod ve gizemlerle,
Kişiliklerin gerek anatomik, gerekse ruhsal kodlarına,şifresine erip …
Onların, görünendeki yüzlerinin ardındaki gerçekleri ve görünmeyen nitel ve nicel ayrılıklarını …
Farklılık, zenginlik yada değişkenleri üryan ederek …
Sığ ve muammalarla bezeli hayatın ve ömürlerin kimyasına ait ip uçlarına ererek ..
İnsanın, kendisiyle daha yakından tanışarak...
Farkındalıklarını ve zenginliklerden elde edecekleri nimetleri..
Fark etmeye koyuldukları, gelecek ve ufuklarını keşfe dalmışlardır..
Seyyahlar ve seyahatleri dünde, bu günde...
Meşakkat kadar güzellik, nimet ve zenginlikleri bahşetmiştir, onlara da...
İnsanlara ve insanlığa da..
Bunu algılayarak, hayata katıp,emek ve alın teri, göz nuruyla kotarıp …
Aydınlanmaya, daha iyiye yürüyüşün ve erilmek istenen menzilin nimet ve cennet yollarının taşlarını döşemeye hasretmişlerdir, ömürlerini ..
Dün eşekle, atla,it'le,kurtla, deveyle, katırla, katar,katar göçülürken …
Sanayi devriminin ve teknolojinin hayatı ve insanı kuşatmışlığıyla ….
Şimdilerde …
Kah, yaldır-yapalak, kah yüze,yüze, kah uça, uça ….
Olmadı, teknolojinin nimetlerinden de faydalanarak, tıklama ve iletişimle …
Anında sözel yada görsel erişimlerle …
Gönüllerden ve ömürlerden, gönüllere,ömürlere erişip …
Yollar,yolculuk ve derinlikli ruhsal, astral seyahatlerde bu hünerlerini sergileyerek ..
Yüreklere dokunmanın, haz ve nimetleriyle …
Ömürlerini ve ömürleri ödüllendirerek, arz'ı ve fezayı birbirine daha yakın …
Erişilir ve yaşamı katlanılır,hayatı güzel kılmaya adamışlardır kendilerini ve emeklerini ..
Modern Evliya Çelebi olan bu seyyahlar ve seyahatler …
Düşlere uzanan, dürtüleri tetikleyen …
Çağdaş ipek yolunda, evrensel yolculuğa koyulan, cesaret otağı ömürlerdir ..
Onlar, hayatın ve insanlığın,medeniyetin, keşif bekleyen kutup yıldızlarıdır..
İnsanlığa ve evrene adanmışlığıyla ….
Seyyahlar ve seyahatleri …
Bilinen ve bilinmeyip,keşfi bekleyen alemlerin şahikası, insan-
lığın yüz akıdır, yüz akı ...!
Yüz akı ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli/Konya
06/07/2018
Saat; 03_59





Kendini bilen birisi için ....

Çapsızlara ve vizyonsuz ürkek,pirpirikli birilerine tahammül etmek ...
Akıllı birine hizmetçilik yapmaktan, daha zor ve esef vericidir.
Gelin görün ki, dünya tahammül eden ve iyi iş yaptığını sanan safdillerle dolu ...
Günümüzün emek-sermaye çelişkisinden sonraki, en büyük açmazı budur ...
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

 

ONLARA, BOKLAMAK .....
BİZE, PAKLAMAK DÜŞTÜ ….!
Zoraki içine düştüğüm, irade dışı atılıp, debelendiğim …
Hayat denen küpten, bahtıma düşeni, çekmeye kalktığımda..
Her neden ve her ne hikmetse, hep karanlık, hüzün ve kahır düştü, bana …
'' - Dediler, sabret'' Kesildim sabır taşı ..
‘’ –SABREDEN DERVİŞ, MURADINA ERMİŞ ‘’
Bilmem o derviş, ermiş mi?
Yoksa, kahrından ölmüş mü ?
Yaşayarak bilip,gördüğüm...
Hep,payıma külfet,yük,kahırlar ve cebelleşmeler düşmüş ..
Gün geldi,sabır küpüm dolup- taştı, sabır taşım çatladı ..
Görün ki içimden taşan, sanrılar, sancılar ve kabuslar, ulu-orta etrafa saçıldı …
Açıldı sonunda kutum, söyleyen deli oldum ..
O gün-bu gündür, adım çıktı divaneye …
Bozuldu dilimin ayarı,kösteği,merteği, yoktur düzeni ..
Kimin bahtına ne düşüyorsa,esirgemiyorum hiç mi hiç, diyeceğimi ..
Çıfıtı çıkan dünyayla,içine tükürdüğüm hayatta …
Ardı arkası kesilmeyen kahırla,üçün biri hep bana ve ben gibi mazlumlarla, garibanlara düştü ..
Hayat denen çarkıfelekte, bize hep sürünmek ve ezilmek ..
Bir avuç tuzu kuru ucubeye ise....
Bizi ezip,sömürüp, semirilmek ve vandalca despotlukla, hilkat garibeliği, UCUBELİK düştü ….!
Akmadı, ne felekle,ne bahtla,nede hilkat garibeleriyle, suyumuz bir araya ….
Bakın hayata ki …
Oldum olası …
Onlara, boklamak.....
Bize, paklamak düştü ….
Onlara boklamak, bize paklamak düştü ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Ereğli /KONYA
16/07/2018
Saat; 08_45

 

BUGÜN DE YİNE ……,
Nar rengiydi ufuk, alev,alev al şalıyla sarmıştı yeri- göğü güneş ..
Vakit, dem,ram ve veda vaktiydi, hemen her şeye ..
Ondandır, sular dürülüp,büründü alıp ,başını gitti sahilden ufkun derinine …
Göz alıcı yakamozların ışıltısını bırakarak, ardı sıra …
Sonra gömüldü güneş, ona ram eden sulara bırakarak veda busesini ..
Derin bir sükunla, hicaz ve acemaşiran makamının büyüleyen esintisiyle ..
Sonra, kuşlar kanat çırparak veda ediyordu,denizle-güneşe ve kanat çırpıyorlardı ufkun ötesine ..
Bırakarak çığlık, çığlık seslerini ve kanat altından savrulan tülekleriyle , tüylerini arkalarında ..
En sonunda ruhumla gönlüm seslendi çokça mesut,azı aşan elem ve hüsranla bedenime ..
Derinden, derine sessizliğin sesiyle fısıldadılar ‘’ –Kalk gidelim, dürüldü defterimiz, kesildi nasibimiz, kalmayalım,kerahatın ecriyle, fecrine ‘’ Diyerek …
Belli-belirsiz hoşnutsuzluğun ve gamın dillenmişliğinde ..
Bedenim, yayılmış külçe ağırlığından silkinerek, uydu gönlümle-ruhumun aklına …
Özlemlerini, edemediği vedaları,hicranları,buruk gülüşleri ve gizli sevinçleri sararak, sinesine ….
Ağırdan, ağıra yol aldı, karanlığın öpmeye koyulduğu sahilden ..
Karanlığı giyinen çalıların sardığı, daracık sokağa ..
Hüzünlerin, sevinçlerle iç, içe geçtiği veda saatlerinin o ,
kendine has ebruliliği ve burukluğuyla ..
Tükenirken, bir gün daha …
Kaybeden ömürdü, bu günde, yine …!
Bu günde, yine !
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
16 / 07 / 2018

Saat; 21_13





EVVELİ HÜSRAN, AHİRİ MUAMMA .......!

GÖRDÜĞÜ NEY Kİ, GÖRECEĞİ NE OLSUN ........!
Hayatın yükü, zamanın yorgunluğu, yıllarla, acıların izi .....
Gizlenmişse , tebessüm denen perdenin ardına ......
Gam çoğaltıyorsa, kararıp kalan, yorgun gönül .....
Yürek feryat-figan döküyorsa içini, duyulmamalara inat en canhıraş hallerde .....
Gözler, gülerken ağlıyor ve hemen çoğu kere yağmur yemiş vagon pencere camları gibi buğulu yada ıslaksa ...
Hasılı ....
Keder ömrü, gam gönlü, ağrı-sızı yüreği sarmışsa ....
Bil ki, ömür ve hayat arabasının oku, dingili kırılmış, çivisi çıkmış .....
Hayat, angarya ve külfetten başka anlam ifade etmez olmuştur o, ömür ve hayat için ....
İşte tam da böyleliğinde, der insanoğlu '' - Evveli hüsran, ahiri muamma ....! ''
'' - Gördüğü ney ki, göreceği ne olsun ...! '' Diye .....
EVVELİ HÜSRAN, AHİRİ MUAMMA .......!
GÖRDÜĞÜ NEY Kİ, GÖRECEĞİ NE OLSUN ........!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
16 / 07 / 2024 - Salı
Saat ; 01_43

15 Temmuz 2024 Pazartesi






ASILSIZ, ASTARSIZ, EVHAM, VESVESE VE KORKULARIMIZDIR ........

BİZLERİ, SÖZÜM ONA, ASILSIZ-ASTARSIZ İLAHLARA SIĞINDIRIP, KUL EDEN .......

 

'' - MARİFET .........

ZORDA OLSA  .......

YENEMEDİĞİMİZ KORKULARLA BİR ARADA YAŞAMAYI ÖĞRENMEKTİR, ÖĞRENMEK .... ! ''

 

BİLİNİR Kİ ......

KORKUNUN, ECELE FAYDASI YOKTUR, YOK .....!

 

 

Bu gece, yine bildiğini yapıp,  ay savuş'unca tepeden, yitince ulu çamların heybetli kuzguni karanlığında, çıkarlar yine vesveselerle, korkular ortaya, düşerler avlarını ürkütmecesine yola .....

Sessizliğe gömülü mezarlık duvarlarının iç karartan siluetinin yolu tutmuşluğun da, el yordamıyla korku ve karanlıkla baş ederek yürümeye çalışan işkilli bedenlerle, ruhları, öpünce ürpertiler, korkular ......,

Ayan-beyan çıkar ortaya gerçekler ......

Yarım ağızla, korkusuz geçinenler ele verir kendini, siner öylece oracığa, aldırmadan birilerinin kendini gördüğüne ....

Dil-diş korkuya kesen ödü elinde dolaşanlardan bahsetmeye gerek yok zaten ....

Onlar çoktan ıslatmışlardır kıçların da ki donu, tabii ki malumdur durum, fırsat bulmuşlarsa korkudan  tir, tir titremekten .....

Geriye kala,kala korkusuz geçinenler kalıyor, elbette kirişi kırmamışlar sa ve yerlerinde yeller esmiyor sa ....

Ondandır, er meydanı gibidir, karanlık gece ....

Hele birde korkuya teslim olmuşsa ahaliden, yiğit geçinen sakinler ....

Değil ürkütücü karanlıklarda, süt-liman denilen gecelerde bile kamçılandık ça korkular, cesaret zırhını giyinememişler ele verir kendini ....

Böylesi gecede marifet, cesaret zırhı kuşanmadan hatta bedenen ve ruhen üryanken, güvenle yürümektir korkunun ve karanlığın üstüne .....

Korkuyu kutsayıp, yenilgiye çanak tutmak, daha baştan yenilgiyi kabullenip, sineye çekmektir başa gelecekleri ....

Gündüz gözüyle  gördüğünde  yürümeyen duvarın, gece aşka gelmeyeceğini unutmayan baş eder korkusuyla, yürür yüreğinin ve sağ duyusunun sesini dinleyerek , karanlığın  üstüne ve görür ki gerçekte, korkuyu büyüten ve onu esir alan vesveseleriyle ikircekliliği ve evhamları dır, neticede ....

Öğrendikçe korkun la baş edemesen de onunla birlikte yaşamayı gün gelir aşar ve yenersin korkularını ...

Böylesi hallerde marifet, üryan ruhla görebilmektir gerçeği ....

Kulak verebilmektir, yüreğin, sağ duyunun ve gerçeğin sesine .....

Unutmamalı ki, işin özünde ve gerçeğin üryan lığın da;

Asılsız-astarsız evham, vesvese ve korkularımızdır ...

Bizleri, sözüm ona asılsız-astarsız ilahlara sığındırıp, kul eden .....

Asılsız-astarsız ilahlara sığındırıp, kul eden ......

Marifet ......

Zorda olsa ....

Yenemediğimiz korkularla, bir arada yaşamayı öğrenmektir, öğrenmek ......!

Bilinir ki .......

Korkunun, ecele faydası yoktur, yok ......!

BİLİNİR Kİ ......

KORKUNUN, ECELE FAYDASI YOKTUR, YOK .....!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

02 / 07 / 2021 - Cuma

 

 

 

 

Saat ; 22_10

 


ŞİİR ;

Gerçekten beslenmişliğinde hayalleri zorlar, ufuklar açar, mevcutları derinleştirir ...
Özcesi Şiir, gerçekle, düş arasına kurulan salıncağın adı ve ta kendisidir.
YAKARAK, İŞLER İÇİME .....
İŞLER İÇİME .......!
Yağmur, dolu, afat boyutunda düşüp, nasıl iz bırakıp, hasar yaratırsa.
İnsanın iç dünyasında patlayan kasırgada, kopan tufanda ....
Ruhsal ve duygusal aleminde, öylesine hasarlar yaratıp, izler bırakır ....
Sensizliğimde hasretin, böyleliklerde derin, kapanmaz izler koyar benliğimle, ömrümde ve ruhumda.....
Basar mührünü sanki, ebediliklerde vurmacasına .......!
Bırak, ıraklık ve gurbetliklerdeki o tarifsiz, sancılı, heyheyli kaotik halleri .....
Yan, yana, hatta ......
İç, içliklerde bile, aramızdaki aşılmaz o. '' - Yokta, var görünmez cam soğukluğundaki duvarları, asla aşamamışlığımızda .. '', İşler içime ...
Tıpkı, çöl kumlarının, ölü gözlere işleyip, dolduruşu gibi yakarak ...!
Dahası ve ötesiyse ....
Dert, elem, hicran ve hiçlik çoğaltarak .....
Hiçlik çoğaltarak .......!
Yaşanıp, anlatılamamış lığında, bilip, tadıp, yaşamayanın, asla anlaşılırlıklarda anlatamayışı gibi ....
Sessizliğe yumulan dilin, dudakların lal keşişliğinde ...
Susar, kapanır ilelebet, dilim, dişim, dudağım ...
İşte böylesine tarifsiz, devasa ve anlatılamaz hasretinde, işler ayrılık acısının kumları gözlerime ...
Tıpkı, çöl kumlarının, ölü gözlere işleyip, dolduruşu gibi, yakarak, işler içime ......
YAKARAK, İŞLER İÇİME .....
İŞLER İÇİME .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
14 / 07 / 2023 - Cuma
Saat ; 18_00

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...