Kayıp Umutlar
ıslak gecenin ayazında
titreyen narin vücuduna
bulutlar yorgandır
taşların soğukluğunu hissetsen bile
kuştüyü bir yastık canlanır
hayalinde
gömülür ağırlaşmış başın
narin öksüz omzuna
sen biçareliğinle ağlayamazsın
şimdi sadece üşüyüp
ısınmaya çalışırsın
tutunup sımsıkı
çocuk umuduna
gün boyu voltaladığın caddede
kuytu bir köseyi arar gözlerin
gece umutsuz
gece duygusuz
gece şuursuzdur
ağlamak ister ağlayamazsın
taş keser yüreğin
gülmenin ne olduğunu bilmemek
ne zordur?
ve sevgiden yoksun yüreğinle
bildiğin tek şeydir senin
acılara gülümsemek
sen kaldırımların efendisi!
ezilirken ruhun her kalp atışında
ve karşılaştığın
her haksızlıkta
ilk önce sövmeyi öğreneceksin
barut gibi patlayacak isyanın
tüm insanlara
söveceksin
yıldızlarını çalmışlar göğünden
akasya dalına bağladığın uçurtmanı
bu insanlar denizleri
göğündeki bulutları
umutları bile aşırır çocuk
ana sütün kadar hakkındır
lanet et böyle bir yaşama
gönlünce söv
küfret
ama Tanrı’nın suçu değil bunlar!
sakın ona küfretme
ve Tanrı bizleri
affetse bile
sen ey çocuk!
bizleri affetme!
Mualla YASSIBAŞ, Almanya 13,10,2008



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder