Oynamaz, her zaman köçekler, kapında ..
Gitmişlikleriyle, başka kapıya ..
Sana, kocaman şaşkınlık yada öfke kalır, geriye, kala, kala ..
Akıp durmaz her zaman, ırmak gürleyerek ..
An gelir, kesilir suyu, yiter efelenmesi ...
Suyun sesine ve içine işlemesine hasretliklerde, kurur, dere yatağı .
Çatlar toprak ,suya özlemle ,derinden ,derine...
Esip durmaz yel, an olur, dalda yaprak oynamaz ..
Ağaçlar bile bunalır, rüzgarsızlığın yarattığı hararette ...
Yazın sonu kış,kışın sonu , nasıl baharsa ..
Doğanın nasıl kendine has bir sistemi varsa ,insan oğlunun da öylesi bir, biyolojik sistemi vardır..
Yıl yorgunu,hayat vurgunu, ömürler de ...
An gelir, çözülür, dinamizmin halatları ..
Sistemin kendi içindeki deviniminin işlevsizleşmişliğinde
Uyanmaz nefis, arzular sabun köpüğü olur, söner apansız ..
Delişmen çağlardaki enerji ve ateş söner, zaman içinde
Tutkunun alevleri küllenince, ruh matem tutar ...
Yeller eser, yılkı atları ruhuyla, ufukları fethetme arzusunun, yerinde ...
İnceden, inceye sızıya karışan yorgunluklar, sardıkça bedenleri ..
Geçer kendinden, yitirmişliğiyle, haz, dürtü ve duygusunu ..
Her şeyin, zamanı ve çağı vardır,
Tıpkı aşkın,gülüşmenin,neşenin,kederin, ağlaşmanın,doğumun ve ölümün olduğu gibi......
Zamansız ve sebepsiz dönmez çarkı, hayatın ve tabiatın ..
Kalkışılırsa zoraki, döndürmelere ve devinimlere ..
Ya sakat olur,ya da dağılır mekanizma ..
Öğretir hayat insana, kıçınla cebelleşilmeyeceğini ..
Aksi halde, donuna edip,rezil-rüsva olacağını öğretip,yaşatmışlığıyla, defalarca .....
Sevmelerin, aşkların, tutkuların ..
Hele ki de ,ömrün tavı,bedenin ve ruhun enerjisi ve çağı yitince ..
Dünün, gonca ömürleri,sararıp-solmalarda yaşlanıp,kendinden geçince ...
Suyu yada yeli kesilmiş, takatsiz ve devinimsiz değirmenlere, döner ..
Değil dönmelere ve öğütmeye koyulmak, tık çıkmaz ...
Ne yapsan,boştur, nafilelikler çağında ..
Kırılınca kazığın dikliği,sivriliği,acarlığı ...
Çaksan geçmez, yere...
Böyleliğinde bedenler yenilir yıllara ve yitirir işlevini ...
Bunun tarifsiz hüznü çöker....
Görünür yada görünmezliğinde, omuzlara ve ruhlara ....
Kabullenmesi zor, hatta kondurma dahi, aklın kıyısından,köşesinden geçmezken
Unu eleyip-eleği tavana asmaların ...
Bezginlik,bedbahtlık ve iç karartıcılığı yutar, bedenleri,ömürleri ve ruhları ...
İşte tam da, böylesi hallerde ....
Göz, gözü görmemecesine kopan fırtına veya kasırgalarda ...
Adeta, toza karışıp, uçuşan allı yeşilli yapraklar ve gazeller gibi ...
Uçuşur umutlarla, sevinçlerde .........
Yokluğun, telefliğin ve apansız yitirilmişliğin, hüznüne belenerek ..
Ve nihayet, inmeden perde, bitmeden oyu,kapanmadan sahne ..
Çıkmayan candan, umut kesilmez teranelerinin yinelenmesinde ...
Son bir gayretle o, bir atımlık barutu kullanmayı, akıl etse de ..
Piştov patlamaz, süngü de düşer, sümsükte ...
Nafileliklerde ....
Onun da, para etmemişliğinde ...
Kala kalır insan el, elde, baş, başta, çaresizliklerin ortasında ....
Umutların, bir başka bahara bile kalamamışlığında .:
Çalar kapıyı, en acımasızlığıyla hayat ..
Ölümünde hayata ve insana dairliğinde ..
Ölmeden, ölüşlerin kahrı ve gazabıyla, paralanan ruhta ...
Söner o, en son ışıkta ..
Devrilir kavuk, yıkılır minare, kararır sahne ..
Gerisi mi ?
Sorma gerisini, gerisi teferruat ve nafile ....!
Hayatın, hay- huyda geçip, ölümün, zamansız gelmişliğinde ..
Toplayamadan pılıyı-pırtıyı, alırsın voltayı ..
Öküzün ölüp, ortaklığın ayrılmışlığın
da ..
Ölüm bir yana düşer,hayat bir yana ..
Sana, sorup-sual edenin, olmamışlığında ..
Tıpkı, doğumunda ki gibi ..
Binerken de, imamın kayığına ..
Dayatmışlığıyla hazin ve malum sonu, sana ..
Takarsın, Karamürsel sepetini, koluna ...
İçine emrivakiliklerde, ölümden yana nasibinin,rızkının ve fermanının konmuşluğunda ....
Fark edememişliklerde, alıp ta başını gidersin, ölüm denen o, dönülmez yollara ...
O dönülmez yollara ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Immenstaad/ Almanya
18/08/2017
Saat ; 18_33
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder