‘’ – TAAAA
BU KADAR SEVDİM, SENİ …
TAA BU KADAR
…! ‘’
Benim için,
oldum olası Kar katması denen …
Pekmez ile
karı, karıştırınca tadına doyulmayan ….
Bu albenili
güzelliğiyle iç ferahlatıp, huzur saçan ….
İnsanı
anılar ormanında dolaştırarak, hem
mideye, hem de göze, duygulara hitap eden, emsalsiz güzelliği ifade edensin ….
İnsan için
bazı olmazsa, olmaz haller, durumlar, gerçekler, gelişmeler vardır …
Gidilip,
görülen yerler gibi, ilk göz ağrısı aşklar, akla, silinmemecesine yazılacak
mutluluklar ….
Kavuşmalar,
ayrılmalar, ölümler ve doğumlar gibi ….
İlk
düşündüğünde, gözünü kapattığında, ilk anda aklına üşüşen …
Hafızamıza
kazınıp, çıkmayan önemlinin de ötesinde hal ve güzellikler vardır ..
Bu cümleden
olmak üzere betimlemem gerekirse, şöyle dillendirebilirim, rahatça ….
Hasbelkader
olsa bile, insanlar, kentler veyahut ta görür-görmez bir anda insanı
sarıp-sarmalayan hem duygulara, hem de, akla hitap eden ….
Film, kitap
yada sosyal aktiviteler söz konusudur …
İşte tamda
bu cümleden olmak üzere vurgulamam gerekirse
Seni, ana
yurdumun ışık kenti, güzellik incisi İSTANBUL’U SEVER GİBİ DEĞİL,
Henüz
ömrümün gonca çağında yurt tutmaya mecbur kalıp …
YADELLERDEKİ
İLK VATANIM OLARAK ….
EKMEĞİNİ
YİYİP, SUYUNU İÇİP, HAVASINI TENEFFÜS ETTİĞİM …
O coğrafya
ve topraklarda doğmasam da, doyarak ilk ekmek paramı kazanarak …
Nafakamın
vatanı olarak, ömrümde ilelebet çok özel yeri olacak olan …
Demesi
kolay, yaşayıp, diyet ödeyerek görüp, tattığım …
Kaşla-göz
arasında, ömrümün yarım asrını geçirdiğim, gençliğimi armağan ettiğim ….
İyisiyle-kötüsü
ile, akıyla-karasıyla ömrümden, ömürler çalan …
İkinci
vatanım Hildesheim’ı severcesine, dolu dizgin .....
Yıldırım
çarpmışçasına, vurgun yemişçesine, fütursuzca ve acabasız, amasız, lam sız-cim
siz katıksız sevdim ...
Ondandır,
seni düşündükçe ….
Tıpkı, kürek
yada ağırlaştırılmış müebbet ’e mahkum
gibi …
Sorgusuz-sualsiz,
sineye çekerek kabullenip, içime atarak firarı düşünmeksizin ömür hasrederek,
içinde yaşadığım …..
Ömrümün, en
güzel yıllarını verdiğim bu kent, bana
emsalsiz güzellikler ifade ediyorsa …
Sende benim
için, böylesine nadide ve kutsalsın …
Etle-tırnak
misali aşkla, aşkını yazdım bağrıma,
Seni de
olsa, olsa ancak bu kıyasla düşünmeyi kabullenip, benimseyebileceğim kadar
içtenlikle ….
Dahası da,
ömrümden, aklımdan ve rüzgar, rüzgar esip, dolduğun gönlümden silinmemecesine
derinden, derine, kalıcılıkla ….
Nakşederek
emek, emek, sabır, sabır, çile, çile yazdım ömrüme ve ömür menkıbeme ….
Hani
bebeklikten, çocukluğa geçişin o masumiyetiyle süslü çağında ve yaşta ..
Bebeye ‘’ Ne
kadar çok seviyorsun ‘’ Diyerek sorduklarında ..
O masum, masum
afacanlık ve tatlı bilgiçlikle, yalınlık ve içtenlikle ellerini iki yana açıp,
sonra hızla birleştirdiği anda dediği gibi arı-duruluk ve su katılmamış
saflıkla ..
‘’ – Taaa,
bu kadar. ‘’ Der ve apansız kollarını sinesinde, kalbinin üstünde heyecan
ve delişmenlikle kavuşturarak avaz, avaz
haykırırcasına ..
Masum çocuk
içtenliğiyle haykırarak ..
‘’ –Taa, bu
kadar seviyorum ‘’ İşte ..
Taa, bu
kadar, sevdim seni …!
Öyle-böyle
sıradanlıkla ve yavanlıkla değil …
Taa bu kadar
sevdim ….!
Mualla
SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad /
Friedrichshafen / Almanya
23 / 01 /
2020
Saat ; 14_41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder