23 Ocak 2020 Perşembe


‘’ – TAAAA BU KADAR SEVDİM, SENİ …
TAA BU KADAR …! ‘’

Benim için, oldum olası Kar katması denen …
Pekmez ile karı, karıştırınca  tadına doyulmayan ….
Bu albenili güzelliğiyle iç ferahlatıp, huzur saçan ….
İnsanı anılar ormanında  dolaştırarak, hem mideye, hem de göze, duygulara hitap eden, emsalsiz güzelliği ifade edensin ….
İnsan için bazı olmazsa, olmaz haller, durumlar, gerçekler, gelişmeler vardır …
Gidilip, görülen yerler gibi, ilk göz ağrısı aşklar, akla, silinmemecesine yazılacak mutluluklar ….
Kavuşmalar, ayrılmalar, ölümler ve doğumlar gibi ….
İlk düşündüğünde, gözünü kapattığında, ilk anda aklına üşüşen …
Hafızamıza kazınıp, çıkmayan önemlinin de ötesinde hal ve güzellikler vardır ..
Bu cümleden olmak üzere betimlemem gerekirse, şöyle dillendirebilirim, rahatça ….
Hasbelkader olsa bile, insanlar, kentler veyahut ta görür-görmez bir anda insanı sarıp-sarmalayan hem duygulara, hem de, akla hitap eden ….
Film, kitap yada sosyal aktiviteler söz konusudur …
İşte tamda bu cümleden olmak üzere vurgulamam gerekirse

Seni, ana yurdumun ışık kenti, güzellik incisi İSTANBUL’U SEVER GİBİ DEĞİL,
Henüz ömrümün gonca çağında yurt tutmaya mecbur kalıp …
YADELLERDEKİ İLK VATANIM OLARAK  ….
EKMEĞİNİ YİYİP, SUYUNU İÇİP, HAVASINI TENEFFÜS ETTİĞİM …
O coğrafya ve topraklarda doğmasam da, doyarak ilk ekmek paramı kazanarak …
Nafakamın vatanı olarak, ömrümde ilelebet çok özel yeri olacak olan …
Demesi kolay, yaşayıp, diyet ödeyerek görüp, tattığım …
Kaşla-göz arasında, ömrümün yarım asrını geçirdiğim, gençliğimi armağan ettiğim ….
İyisiyle-kötüsü ile, akıyla-karasıyla ömrümden, ömürler çalan …
İkinci vatanım Hildesheim’ı severcesine, dolu dizgin .....
Yıldırım çarpmışçasına, vurgun yemişçesine, fütursuzca ve acabasız, amasız, lam sız-cim siz katıksız sevdim ...
Ondandır, seni düşündükçe ….
Tıpkı, kürek yada  ağırlaştırılmış müebbet ’e mahkum gibi …
Sorgusuz-sualsiz, sineye çekerek kabullenip, içime atarak firarı düşünmeksizin ömür hasrederek, içinde yaşadığım …..
Ömrümün, en güzel yıllarını verdiğim  bu kent, bana emsalsiz güzellikler ifade ediyorsa …
Sende benim için, böylesine nadide ve kutsalsın …
Etle-tırnak misali aşkla, aşkını yazdım bağrıma,
Seni de olsa, olsa ancak bu kıyasla düşünmeyi kabullenip, benimseyebileceğim kadar içtenlikle ….
Dahası da, ömrümden, aklımdan ve rüzgar, rüzgar esip, dolduğun gönlümden silinmemecesine derinden, derine, kalıcılıkla ….
Nakşederek emek, emek, sabır, sabır, çile, çile yazdım ömrüme ve ömür menkıbeme ….
Hani bebeklikten, çocukluğa geçişin o masumiyetiyle süslü çağında ve yaşta ..
Bebeye ‘’ Ne kadar çok seviyorsun ‘’ Diyerek sorduklarında ..
O masum, masum afacanlık ve tatlı bilgiçlikle, yalınlık ve içtenlikle ellerini iki yana açıp, sonra hızla birleştirdiği anda dediği gibi arı-duruluk ve su katılmamış saflıkla ..
‘’ – Taaa, bu kadar. ‘’ Der ve apansız kollarını sinesinde, kalbinin üstünde heyecan ve  delişmenlikle kavuşturarak avaz, avaz haykırırcasına ..
Masum çocuk içtenliğiyle haykırarak ..
‘’ –Taa, bu kadar seviyorum ‘’ İşte ..
Taa, bu kadar, sevdim seni …!
Öyle-böyle sıradanlıkla ve yavanlıkla değil …
Taa bu kadar sevdim ….! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya



23 / 01 / 2020  



Saat ; 14_41

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...