8 Ocak 2017 Pazar


GARİBİM SONYA 

Boya ve yalan küpü, bulvar gazetesi geçinen paçavra da ..
Sana rastlamışlığımda, girdin hayatıma ...
İçinde, iki ekmeğin sarılılığı, üstüne düşen yağmurun ıslaklığıyla ..
Yırtılmakla-yırtılmamak arasındaki kaotikliklerde, savrulmuşluğuyla ..
Boyası ellerime sinen, çıfıtı çıkmış haldeki kağıt parçasından bakıyordun
Mahzun, mahzun ..
Üstelik ıslak, ıslak ...
Ağlamak, gülmek ve ıslanmak üçgenindeki alaturkalıklarda ....!
Sıcak ekmeğin burcu, burcu kokmuşluğunda ..
Gözüme, daha bir albenili gelmişliğinde ..
Sen, ben, ekmekler ve iliklerine dek ıslanan gazeteyle geldik, eve ..
Altı delik iskarpinlerimle, sade tepemden değil, ayaklarımdan girip ...
Donuma dek işleyen ıslaklıkla, sudan çıkmış fareliğimde ..
Tir, tir titremecesine, üşürken ..
İki çıplak bir hamama yakışır hallerde, tünemişliğimizle ..
Züğürtlüğümü iyiden iyiye ele veren, kraldanda çıplak odamda ..
Kondun ayağı kırık,
Üst tahtası bıçak yaraları ve kazıntıyla delik-deşik ....
Üstelikte örtüsü eksik, cıbıldak masaya ...
Kırıtmakla, büzüşmek arasındaki o melankolik edayla ...!
Soyunup-dökününce ıslak giysi eskisiyle, delik çoraplardan ..
Kurtuldum sudan çıkmış balıklıktan ..
Açıp bakınca bu boya ve palavra yüklü paçavrayı ..
Sıcacık ekmekler ve delikler arasında ..
Adeta gelin adayı gibi bakakoydun, bana ..!
Öğrendim adını okuyunca, tanıştık sonunda seninle, Sonya ..
Dile ihtiyaç duymadan, göz banyosunda birbirimizle tanışmışlığımızda ..
Bir, çıfıtı çıkık duvarlarıyla daha da züğürt ve ezik görünen, odama ..
Bir, masayı süsleyen yarı ıslak, yarı sıcak ekmeklere baktım, imrenerek ...
Utançtan al, al olmuşlukla ..
Aldım avuçlarıma, okşamaya koyuldum ...
Isıtayım diye seni, usulca ..
Adeta, incitmekten korkan edayla ...
Dışardaki yağmurun hızını artırıp .....
Dahada delişmence, yağmışlığında ..
Göz ucuyla kırık camdan sızıp, süzülen sulara bakınca ..
Seni, daha iyi koşullarda karşılayıp, ağırlamamışlığın utancıyla ..
Sümsüğüm ve suratım düşmüş halde ..
Götürdüm resmini ...
Bakımsızlıktan çatlak-kuru ....
Kadın öpüşlerine hasret, titrek dudaklarıma ..
Duvara gitti gözlerim, bir daha ..
Dört paslı raptiyenin ciğerine saplanıp, delik deşik etmişliğinde ..!
Benden de beter hallerde surat asan, garip duvar ..
Karardıkça, karardı iyiden iyiye ..
Dışarda, yağmur ..
Masada katıksızlığa mahkum, soğumaya yüz tutan, iki ekmek ..
Ellerimde sen, duvarda paslı raptiye ..
Gözlerimde, mahzun bakışlar ..
Kala kaldık öylece, üryanlıklar kucağında ..
Odaya nispet yaparcasına, çıplaklığımda ...
Sen, ben ve duvar buluştuk sonunda, garibim Sonya ..
Sen, duvara yapıştın ....
Bense, ürkek serçe edasıyla, tedirgince titremelerle ....
Ahı gitmiş, vahı kalmış, cılkı çıkmış sandalyeme iliştim ..!
Masada tüneyen ekmekler, avuçlarımda bölündü ..
İçime işleyen sıcaklığının son izleriyle okşadılar ellerimi ..
Ekmek düştükçe kursağıma, açlığım yatıştıkça ..
Dolunca kursağım,canlandı nefsim ..
İlişti gözüm duvardaki sana ..
Bir bakıştık,bir bakıştık ki sorma gitsin ..
Evlere şenlik ....
Dışarıda yağmur, duvarda sen,ellerimde hapır-hupur iştahla tükettiğim ekmek ..
Kalktım masadan ağır ağır..
Önce nimettir deyip ekmeği öptüm ..
Sonra, kara duvarı renklendirip,süsleyen sana uzandı ...
Açlıkla ve iştahla dudaklarım ..
Titreyen sadece dudaklarım değildi o an ..
Önce ellerim ..
Sonra zangır,zangır tüm bedenim titredi ..
Unuttum ekmeği,aşı ..
Kadına açlığım,insana hasretim,sevgiye susamışlığımla ...
Gömdüm suratımı, duvardaki tebessüm akan suratına Sonya ....
Geçerek kendimden, öptüm seni, doya,doya ..
O anda, tıpkı dışarıdaki yağmur gibi ..
Belimin gelmişliğinde..
Karıştı bedenim sıcacık akan, boz-bulanık suya ..!
Mahçupmuyum, utançlı mı bilmem, bilmeye ama ..?
Duvardaki iç içeliğimizde tarifsiz sevinçler yaşadım senle, garibimSonya
Aynamın bile olmamışlığında bakamadan ben, bana...
Öptüm ....Öptüm ....Öptüm seni, doya, doya ..
Üstelik, içtenlikle ....
'' -Hoş geldin dünyama'', diye, diye, gönlümün konuğu Sonya ..
Yağmur camları, sen beni boğdun, sele-suya ..
Aşkı tattık, yaşadık aşkı seninle, kana kana, Sonya ..!
Bil ki, tepeden tırnağa titremeler deyim, hala mı hala ...!
Koyulduğum zir-zoplukla kendimden geçmişliğim den dolayı ...
Kendimden ve senden utanmışlığımla ...!
Kursağımda kalan sevinçten ...
Gelincikler gibi ala kestim, ala ..!
Sense,
Dünyamın biricik rengi, güzelliği olup çıktın .....
Sayende çiçek açtı duvarım, bedenim Sonya ...
Islak, ıslak dudak izlerim le, duvarda, sendeyim ...
Zevkten ve halsizlikten sendelemelerdeyim ...
Dışarıda, salkım saçak yağmur ..
İçeride, sarmaş-dolaşlığımızda seninle-ben ..
Keyfim ağada-beyde yok ...
Allah var'ya .....
Laf aramızda, sana söyleyeyim ..
Sayende ....
Keyfim ne Pala Bedo Ağa'da, ne beyde var hani'ya, şunun şurasında ...
Sen duvarda, ben karşında, üryanlıkta ...
Bakışmalardayız doya, doya, garibim Sonya ...
Garibim Sonya ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

05 / 01 / 2017

Saat ;10_10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...